|
Kayıt ol | Arama | Bugünki Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et | Arama | Bugünki Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et |
|
![]() ![]() |
|
LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
![]() |
#1 |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Kaygan zemin: Algının iktidarıAhsen İlhan - Sanat Tarihçisi - Yazar Dikkat! Nietzsche’nin “Gerçekler yoktur, yalnızca yorumlar vardır.” dediği düzlükteyiz. Burası, zihnin kaygan zemini. Belleğin direncinin düştüğü, fikirlerin özgül ağırlığının azaldığı ve algı zemininin sürtünme katsayısının yerlerde süründüğü bir vasat. Bütün bu yetersiz değerler, zihnin direncinin de kifayetsiz kaldığını gösteriyor. Artık bilginin, rasyonel verilerin, mantıksal tutarlılığın, kanıta dayalı mutaların çağı kapanmış görünüyor. İdeaların zemine düşer düşmez sağa sola savrulduğu, en sabit verilerin de yine bu kaygan zeminde yerini bulamayıp farklı cihetlere ayrıldığı bir garip dönemdeyiz ve bu, tüm ahlâkî, sosyolojik, toplumsal var oluşumuzla birlikte, politik kanaatlerimizi de tabire dayalı ‘zayıf gerçeklik’ anlayışına kurban ediyor. Siyasi kanaatlerin, gerçekliğin masif duvarlı evlerinden ziyade, algının gösterişli kâşanelerinde şekillendiğini herkes biliyor. Oysa hakikatler hayatîdir ve bu cihetiyle organizmanın muhtaç olduğu H2O temel bileşiğidir. Ne yazık ki hayat kaynağı suyu, bilimsel katmanı olan H2O formülüyle de anlatsam kendine yabancılaşma sürecini durduramıyorum. Her defasında suyun hayat vadeden hakikati yerine; yapay içeceklerin lezzet davetiyesi ağır basıyor. Su gerçek bir hayat sağlayıcıdır ve yokluğu ölüm vaadidir desem; az ötede biri cafcaflı isimlere sahip yeni içeceklerin hayatı tatlandıran pankartıyla göz boyasa benim su kasidem hakikatte ağır, algıda hafif kalır. ÇIĞIRTKANIN SESİ HAKİKATİ BOĞUYOR Gündemimiz de böyle şimdilerde… Algının iktidarında, hakikatlerin hayatî nüvesi halüsinatif bir anlama düşüyor. Özetle diyorum ki siyasetin, ana malzemesi yalan ve manipülasyon olan hamurunda, kulak memesi kıvamında yeteri kadar yoğruldunuz, biraz da hakikatin loşluğunda gözbebeklerinizi yeteri kadar açıp ışığın retinaya ulaşmasına imkân verin. Siyasî tarafgirlik bir bakıma gerçek verileri gözün kör noktasına göndermek değil mi? Körü körüne savunmak, akıl sağlığının, fikrî bağımlılıklar sürecinde kaybedilmesi anlamına da geliyor. Peki, memlekette neler oluyor? Bir yanda ateş çemberine dönmüş bir coğrafyanın tam ortasında Türk devlet aklı masada ve sahada üstün bir gayretle tarihe şekil veriyor; bir yanda tüm hariç aparatların hedefine koyulan kadim medeniyetimiz, dâhil operasyon enstrümanları eliyle de temelden sarsılmaya çalışılıyor. Bir yanda Türk savunma sanayiinde atılan devasa adımlarla Batı’nın da hedefindeki merkez olmayı başardığımız “Türkiye Yüzyılı” hedefleri adım adım hayata geçiyor; bir yanda tüm yerli üretimleri boykota davet eden bir Siyonist fısıltı damarlarımıza kadar sızıyor. Algı öyle bir hükûmet kurmuş ki; yoksullara, kimsesizlere her gün, ücretsiz ve eve teslim edilen yemekleri, aşevlerinde ücretsiz dağıtılan öğünleri kaldırıp kent lokantası adıyla esnafa parayla satanı alkışlatan bu çarpık resepsiyon, anlam kaymasının sadece görünen yüzü. İBB’deki yolsuzluk soruşturmalarında da böyle yoğruldu belleğimiz. Bütün suç isnatlarının, itirafların, delillerin ve ifşaların CHP uzuvları tarafından yargı mercilerine sunulduğu ve “suç, suçlayan ve suçlanan” unsurların aynı merkezden (CHP) kaynak aldığı bir denklemde nasıl oldu da denklemin hiçbir kesitinde yer almayan, en fazla izleyen ve süreci takip eden cüz olarak iktidar paydaşları hayıflandı? Bütün hizmetsizliğe ve şaibelere rağmen çığırtkanın sesi hakikati bastırıyor. ÇOCUKLARINIZI SOKAĞA ÇAĞIRANLAR DOST DEĞİL Algılarla hakikat zeminini kayganlaştıran kıpırdanışlardan bir diğeri de Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin üzerinden teşkilatlandırıldı. Bu çiçeği burnunda algı tomurcuğunun ismi “Sürgün”. 2016 yılında hayata geçirilen “Proje Okul” tasarısında şu an iki binin üzerindeki proje okulunda yaklaşık 80 bin öğretmen görev yapıyor. Yer değiştirme de bu projenin sürdürülebilirliği için daha en baştan tasarı içinde yer alan bir eylem planıydı ve araya giren salgın nedeniyle rotasyon süreci ertelendi. 2025’in Şubat ayında duyurulan yer değiştirme programı için başvurular 8 Nisan’da sonuçlandı. Kaldı ki 10, 15 hatta 20 yıldır aynı okulda görev yapan öğretmenlerin değişmesinden daha normal ne olabilir ki? Bu öğretmenler kendilerini o kadar başarılı görüyorlarsa neden diğer öğrencilerden bilgi ve birikimlerini esirgiyorlar? Büyükşehrin merkezinde seçme öğrencilere ders anlatırken, büyükşehrin taşrasındaki dezavantajlı evlatlarımızdan neden kendilerini mahrum ediyorlar? En baştan mevzuatı bilinen, öğretmenlerin tercihine göre yerleştirme yapılan olağan bir sürecin, bugün öğretmenlerin siyasi tercihlerine göre gerçekleştirilen bir sürgün (!) gibi lanse edilmesi, daha fazla iç kaos tesis etmek isteyen zihinlerin algı projesinden başkası değil. Ama sorun, ne oldu? Bu sentetik algı yine şahsi yargıları bilimsel verilerin hakikatinden ayrıştırdı. Yalanın tüm zillere basıp kaçtığı bir mahallede çocukları, gençleri sokağa bırakanlar şöyle bir durup düşünmeli. Evet, kapınız çalıyor, çocuklarınız sokağa çağrılıyor da zillere basıp kaçan el, dostunuz değil. Karambolde görünmez olmaya çalışan cürüm sahipleri, kendi menfaatleri için yapay kalabalıklar peyda ediyor olmasın sakın? Dikkat! Hakikatlere kör ve sağır olanlar, algının kaygan zemininde düşüp yara almaktan kurtulamaz. Türkiye-Endonezya: Tarihi bağların jeopolitik dirilişi Yeniden şekillenen dünya ticareti Soykırım planının yeni ayağı: Morag Ekseni Bilinç dışına gömülü bir şiddet ayini: Siyonizm Ahsen İlhan - Sanat Tarihçisi - Yazar Dikkat! Nietzsche’nin “Gerçekler yoktur, yalnızca yorumlar vardır.” dediği düzlükteyiz. Burası, zihnin kaygan zemini. Belleğin direncinin düştüğü, fikirlerin özgül ağırlığının azaldığı ve algı zemininin sürtünme katsayısının yerlerde süründüğü bir vasat. Bütün bu yetersiz değerler, zihnin direncinin de kifayetsiz kaldığını gösteriyor. Artık bilginin, rasyonel verilerin, mantıksal tutarlılığın, kanıta dayalı mutaların çağı kapanmış görünüyor. İdeaların zemine düşer düşmez sağa sola savrulduğu, en sabit verilerin de yine bu kaygan zeminde yerini bulamayıp farklı cihetlere ayrıldığı bir garip dönemdeyiz ve bu, tüm ahlâkî, sosyolojik, toplumsal var oluşumuzla birlikte, politik kanaatlerimizi de tabire dayalı ‘zayıf gerçeklik’ anlayışına kurban ediyor. Siyasi kanaatlerin, gerçekliğin masif duvarlı evlerinden ziyade, algının gösterişli kâşanelerinde şekillendiğini herkes biliyor. Oysa hakikatler hayatîdir ve bu cihetiyle organizmanın muhtaç olduğu H2O temel bileşiğidir. Ne yazık ki hayat kaynağı suyu, bilimsel katmanı olan H2O formülüyle de anlatsam kendine yabancılaşma sürecini durduramıyorum. Her defasında suyun hayat vadeden hakikati yerine; yapay içeceklerin lezzet davetiyesi ağır basıyor. Su gerçek bir hayat sağlayıcıdır ve yokluğu ölüm vaadidir desem; az ötede biri cafcaflı isimlere sahip yeni içeceklerin hayatı tatlandıran pankartıyla göz boyasa benim su kasidem hakikatte ağır, algıda hafif kalır. ÇIĞIRTKANIN SESİ HAKİKATİ BOĞUYOR Gündemimiz de böyle şimdilerde… Algının iktidarında, hakikatlerin hayatî nüvesi halüsinatif bir anlama düşüyor. Özetle diyorum ki siyasetin, ana malzemesi yalan ve manipülasyon olan hamurunda, kulak memesi kıvamında yeteri kadar yoğruldunuz, biraz da hakikatin loşluğunda gözbebeklerinizi yeteri kadar açıp ışığın retinaya ulaşmasına imkân verin. Siyasî tarafgirlik bir bakıma gerçek verileri gözün kör noktasına göndermek değil mi? Körü körüne savunmak, akıl sağlığının, fikrî bağımlılıklar sürecinde kaybedilmesi anlamına da geliyor. Peki, memlekette neler oluyor? Bir yanda ateş çemberine dönmüş bir coğrafyanın tam ortasında Türk devlet aklı masada ve sahada üstün bir gayretle tarihe şekil veriyor; bir yanda tüm hariç aparatların hedefine koyulan kadim medeniyetimiz, dâhil operasyon enstrümanları eliyle de temelden sarsılmaya çalışılıyor. Bir yanda Türk savunma sanayiinde atılan devasa adımlarla Batı’nın da hedefindeki merkez olmayı başardığımız “Türkiye Yüzyılı” hedefleri adım adım hayata geçiyor; bir yanda tüm yerli üretimleri boykota davet eden bir Siyonist fısıltı damarlarımıza kadar sızıyor. Algı öyle bir hükûmet kurmuş ki; yoksullara, kimsesizlere her gün, ücretsiz ve eve teslim edilen yemekleri, aşevlerinde ücretsiz dağıtılan öğünleri kaldırıp kent lokantası adıyla esnafa parayla satanı alkışlatan bu çarpık resepsiyon, anlam kaymasının sadece görünen yüzü. İBB’deki yolsuzluk soruşturmalarında da böyle yoğruldu belleğimiz. Bütün suç isnatlarının, itirafların, delillerin ve ifşaların CHP uzuvları tarafından yargı mercilerine sunulduğu ve “suç, suçlayan ve suçlanan” unsurların aynı merkezden (CHP) kaynak aldığı bir denklemde nasıl oldu da denklemin hiçbir kesitinde yer almayan, en fazla izleyen ve süreci takip eden cüz olarak iktidar paydaşları hayıflandı? Bütün hizmetsizliğe ve şaibelere rağmen çığırtkanın sesi hakikati bastırıyor. ÇOCUKLARINIZI SOKAĞA ÇAĞIRANLAR DOST DEĞİL Algılarla hakikat zeminini kayganlaştıran kıpırdanışlardan bir diğeri de Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin üzerinden teşkilatlandırıldı. Bu çiçeği burnunda algı tomurcuğunun ismi “Sürgün”. 2016 yılında hayata geçirilen “Proje Okul” tasarısında şu an iki binin üzerindeki proje okulunda yaklaşık 80 bin öğretmen görev yapıyor. Yer değiştirme de bu projenin sürdürülebilirliği için daha en baştan tasarı içinde yer alan bir eylem planıydı ve araya giren salgın nedeniyle rotasyon süreci ertelendi. 2025’in Şubat ayında duyurulan yer değiştirme programı için başvurular 8 Nisan’da sonuçlandı. Kaldı ki 10, 15 hatta 20 yıldır aynı okulda görev yapan öğretmenlerin değişmesinden daha normal ne olabilir ki? Bu öğretmenler kendilerini o kadar başarılı görüyorlarsa neden diğer öğrencilerden bilgi ve birikimlerini esirgiyorlar? Büyükşehrin merkezinde seçme öğrencilere ders anlatırken, büyükşehrin taşrasındaki dezavantajlı evlatlarımızdan neden kendilerini mahrum ediyorlar? En baştan mevzuatı bilinen, öğretmenlerin tercihine göre yerleştirme yapılan olağan bir sürecin, bugün öğretmenlerin siyasi tercihlerine göre gerçekleştirilen bir sürgün (!) gibi lanse edilmesi, daha fazla iç kaos tesis etmek isteyen zihinlerin algı projesinden başkası değil. Ama sorun, ne oldu? Bu sentetik algı yine şahsi yargıları bilimsel verilerin hakikatinden ayrıştırdı. Yalanın tüm zillere basıp kaçtığı bir mahallede çocukları, gençleri sokağa bırakanlar şöyle bir durup düşünmeli. Evet, kapınız çalıyor, çocuklarınız sokağa çağrılıyor da zillere basıp kaçan el, dostunuz değil. Karambolde görünmez olmaya çalışan cürüm sahipleri, kendi menfaatleri için yapay kalabalıklar peyda ediyor olmasın sakın? Dikkat! Hakikatlere kör ve sağır olanlar, algının kaygan zemininde düşüp yara almaktan kurtulamaz. Türkiye-Endonezya: Tarihi bağların jeopolitik dirilişi Yeniden şekillenen dünya ticareti Soykırım planının yeni ayağı: Morag Ekseni Bilinç dışına gömülü bir şiddet ayini: Siyonizm ![]() Alıntı Link: Göster |
|
![]() |
![]() |
|||||
Konu Başlığı | Konu Bölümü | Son Yorum Yapan | Yorum Sayısı | Görüntülenme Sayısı | Konu Tarihi |
![]() |
Dünyadan Haberler | 0 | 1 | 19 Mayıs 2025 16:53 | |
![]() |
Dünyadan Haberler | 0 | 1 | 19 Mayıs 2025 16:53 | |
![]() |
Güncel Haber | 0 | 1 | 19 Mayıs 2025 16:53 | |
![]() |
Kültür ve Sanat | 0 | 1 | 19 Mayıs 2025 15:26 | |
![]() |
Dünyadan Haberler | 0 | 1 | 19 Mayıs 2025 15:26 |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
Tasarım : |
FB Bilgilendirme |
Powered by vBulletin ® Version 3.8.6 Copyright © 2000 - 2024 Jelsoft Enterprises Ltd. Forumda Düzenli Olarak Virüs Taraması Yapılmaktadır Son Güncelleyen : 24.04.2025 |
|